Posts

mars is a girl

Image
bugün bir pazar günü ve erken uyandırıldım. tekrar uyumaya çalıştığımda tabii ki aklıma sabahın 7'sinde aklınıza gelmemesi gereken düşünceler gurubundan bir şeyler geldi. bu sabahki konumuz: kadının toplumdaki yeri ft. kendi kendini gerçekleştiren kehanetler saçmalığı. bu saatte arayıp konuşabileceğim birileri olmadığı için, bunları da bir şekilde dışarı vurmam gerektiği için, buraya geldim. fanusun içinde büyümemiş olan bir kadınsanız hayatınızda birkaç kez öldürülmekten ve taciz edilmekten korkmuşsunuzdur. buna ek olarak, sadece cinsiyetiniz sebebiyle daha az zeki, daha az duygusal stabilite sahibi ya da daha az otokontrol hakimiyeti olan biri olarak da nitelendirilmişsinizdir. işin kötü tarafı, bu sözleri yeterince duyduysanız ya da aklınız yeterince süistimal edildiyse, içten içe siz de size yüklenen bu birkaç sıfatı kanıksayabilirsiniz. bunu farkında olarak yapmıyorsunuz. yoksa benim tanıdığım kimse kolay kolay daha az zeki olduğunu kabul etmeye meyilli değildir. aklıma rachel...

vihreä

Image
 after forever'ın bir şarkısında "I solve the problem by removing it" şeklinde bir cümle geçiyordu. bu cümleyi ilk duyduğumda ve takip eden uzunca bir süre, cümlenin mantığını sorguladım. sorunlar zaten yok edilerek çözülmez miydi? bir sorun varsa onu yok ederiz ve her şey yoluna girer. kırılan tabaklar çöpü boylar, paçası aşınan pantolondan kurtulursun, ayna çatladıysa -özellikle- hiç olmamış gibi davranırsın çünkü batıl inançlı olmadığına inanıyorsundur. hatta bunların varyasyonlarını insanlara bile uygularsın. sosyal medyandan, maillerinden, telefonundan siler; fotoğraflarından kurtulursun ve -özellikle- hiç olmamış gibi davranırsın. şarkıyı dinlemeye devam ediyordum. bu kadar "filler" bir cümle, bu kadar güzel bir şarkıya yakışmıyordu. kastettiği ne olabilirdi? konteksten de çok uzaklaşmak istemeden kendimce farklı yorumlar getirdim, ancak hiçbir yorumu yok etmek kadar benimseyemedim.  çünkü bildiğime, öğrendiğime en uyan oydu. işin iyi tarafı (ya da kötü t...

selfcare sunday

içimde kalan son enerjiyle makyaj pamuğuna yüz temizleme toniği dökerken, aklımdan özsaygı/özdeğer konseptinin geçmesini hesaplamamıştım. özdeğer diye bir kelime var mı, bunu bile bilmiyorum. eğer yoksa açıkçası bu beni şaşırtmazdı. son birkaç gündür aklıma sık sık kendimize verdiğimiz, daha doğrusu vermediğimiz, değer geliyor. üzerine ne kadar çok düşünsem, sanki ağzına kadar dolu bir küvetin tıpasını açmışımcasına hazır ve oluk oluk akar bir şekilde daha çok düşünüyorum. uyumadan önce makyajını temizlemek, seninle konuşmayı kesen kişinin ardından üzülmemek, yemek öncesi ilacını almak, iyi gelmeyeni fark etmek, belki de o son çikolatalı pasta dilimini yememek. bize kendimize değer vermek hiç öğretilmemiş olabilir mi? yıllar önce, nedenini bilmediğim bir şekilde iki arkadaşımla görüşmemeye başlamıştık. her şey çok pasif ve hesaplanmamış şekilde azalarak bitti ve ben günler, haftalar ve belki aylarca kendimi suçladım. yanlış bir şey mi söylemiştim? istemeden kırmış mıydım onları? ikisi ...

october's more than eight

Image
bugün bir sınava girdim. bu sınav, şu neredeyse yanınıza kimlik ve bir şişe sudan fazlasını almanıza izin vermedikleri türden bir sınavdı. tüm gereklilikleri iki kez saymama rağmen unuttuğum şeyler ve ayakkabıma soktuğum kredi kartımla 12 senedir gidip geldiğim yollarda kaybola kaybola sınava girdim ve çıktım. gözlük takmanın ve gözlük takman gerekirken gözlük takmamanın büyük avantajları var. gözlüksüzken, yolları tanıyamadığında suçu algına değil gözlüksüzlüğüne atabiliyorsun. ya da tanıman gereken insanları tanıyamadığında. bunların bir kısmı samimi ancak büyük bir kısmı da oyun. bugünse, gözlüklerimi unutmuştum. yollar pek tanıdık değildi. elimde kimliğim, sınav giriş belgem, kalem ve silgim, nakit param, seyahat kartım, anahtarım derken aklıma doktor octopus geldi. doktorun adının otto olduğunu unutmuşum. bazı ayları sabırsızlıkla bekliyorum. uzunca bir süredir ocak ayının gelmesini, yaz aylarının her birinin bir an önce bitmesini, eylülün sonbaharı başlatmasını hep sabırsızlıkla ...

ode to womanhood or the second sex

Image
bugün dünya kız çocukları günüymüş. annem ve babam, yaşları ilerledikçe özel günleri daha da önemser oldular. yine yaşlarıyla doğru orantılı olarak, önemsedikleri önemli gün ve haftaların sayısı da artmaya başladı. şikayetim yok tabii ki, bugün ikisi de dünya kız çocukları günümü kutladı. ben de anneminkini kutladım. "ben de kız çocuğuydum" diyerek teşekkür edip güldüğü bir mesaj bırakmış telefonuma. hasta olduğumda, yani yalnızca burnum aktığında değil de gerçekten hasta olduğumda, anneme söylemek istemiyorum uzun süredir. benden çok o üzülüyor, en sonunda annemi hastalığım için teselli ederken buluyorum kendimi. buna kızmışlığım da oldu, sonra kızdığım için biraz da kendime kızdım. dokuzuncu hariciye koğuşu'nda "annelere anlatılan kederler taksim değil, zarbedilmiş olur: çocuklarının felaketini iki kat şiddetle hisseden anneler, bu ıstıraplarını çocuklarına fazlasıyla iade ederler; böylece keder anadan çocuğa ve çocuktan anaya her intikal edişinde büyüdükçe büyür...

one must imagine sisyphus happy

Image

austere elysium

Image
hayatımda çok fazla tesadüf mü oluyor yoksa olanları zorla birbirine bağlamaya çalışarak ben mi tesadüf görmek istiyorum? gibi. bu filmin kitabını da okudum (kitap filmden değil, film kitaptan çıktı tabii) ve okuduğum dönemde Rob gibi ben de bir ayrılık atlatmaya çalışıyordum. tesadüf mü? high fidelity'nin kitabını satın almak için hayatımdaki en zor deneyimlerden birini yaşadığım zamanı mı seçmiştim yoksa sadece denk mi gelmişti; ya da o hale düşene kadar moralimi bozmamak için erteleyip durmuşken zamanının geldiğine mi hükmetmiştim, bilmiyorum. o dönem sadece Rob ile aynı hisleri yaşadığımı ve acısında teselli bulacağımı biliyordum. tesadüflere çok yerim yoktu. ayrıca filmi hala daha çok seviyorum. bu sene 30 yaşıma bastım. normal şartlar altında çok takacağım bir şey değil. daha doğrusu, normal şartlar altında çok takmayı bekleyeceğim bir şey değil. gel gör ki taktım. tesadüfler diyordum - tam 30 yaşıma basalı birkaç gün olmuşken, bir oyun oynamaya başladım. Hades. yeraltı tanrı...