needles in my eyes

- sen kendini ne olarak tanımlarsın? - bilmiyorum, kendimi tanımlamaya ihtiyacım olmadığını düşünüyorum. - peki, kendini tanımlamaya ihtiyacın olsaydı kendini ne şekilde tanımlardın? (neden böyle bir ihtiyaç içindeyim?) - sanırım X olarak. - X'in ne olduğunu bilmiyorum. bana biraz anlatır mısın? - tabii, deneyeyim. (denedim.) - A nasıl bir düşünce yapısı sence? - (A hakkında bazı nahoş bence'ler) - anlıyorum. peki, ben de sana biraz kendimden bahsedeyim. A içinde yetiştim, hep A'yı yakınımda tuttum ve A hala benim için çok önemli.

nereden başlasam bilemedim. train of thought dendiğinde sizin de aklınıza vagon vagon tren geliyor mu? - az önce french press'teki kahvenin demlenmesini beklerken ve beklediğim başka bir şeyi düşünürken "bu kadar beklemek insanı hasta eder" dedim. kafamda daha öncelerden okuduğum bir şeyleri yeniden oynatıyordum muhakkak: son zamanlarda bana kendim de dahil herkes sabırlı olmamı söylüyor. ben hiç sabırlı olmadım, hiç sabırlı olmak istemedim ve bu nasıl yapılır bilmiyorum; diğerlerine sorduğumda da... onu kendim bilecekmişim. birilerine bir şeyi nasıl yapacağını anlatmadan yapmasını beklemek sizce de en azından biraz kaba değil mi? boğularak öğreneceğim ya da yolda bir çeşit hasta olacağım herhalde. az önce bir arkadaşım acı ve sabrın ters orantılı olmasına dikkat çekti, böyle düşünmemiştim. biraz düşüneyim. - küçükken izleyip çok sevdiğim bir çocuk dizisi vardı nickelodeon'da. her bölüm yeni olağandışı olaylar sunulurdu. bir bölümde kendisini ve çocuklarını insan boyu...

hayatımda ilk kez bir filmi izlerken tansiyonum düştü. suspiria'yı sinemada izlerken seyircilerden biri fenalaşmıştı ve yanındakiler doktor çağırmışlar, film durdurulmuş, fenalaşan kişi dışarı çıkarıldıktan sonra geri kalanlar fena sahneyi tekrar izlemek zorunda kalmıştı. sahne kötü ve sarsıcıydı ama içten içe adamın fazla mı hassas olduğunu düşünebilirdiniz. bugün the happening'i izledik ve o adam ben oldum. hayatımda ilk kez izlediğim film kusacak yer arattı ve daha fazla dayanamadığım için filmden çıkmak istememe sebep oldu. çıkamadım, çünkü bacaklarım tutmadı. çok güzeldi ama bir daha asla izlemeyeceğim.

- bu kelimenin ne demek olduğunu biliyor musun? (hayır, ama yolda anlarım) - evet - -bukelime- kullanırız bu yüzden ben daha çok -bukelime- yapmayı tercih ediyorum, ancak sen de -bukelime- istersen ve tercih edersen, -bukelime- yapabiliriz (olmadı) - tekrar eder misin? bir keresinde blonde redhead konserine gitmiştik. çok heveslenmiştim ve konser sonrasında konser hakkında olumlu konuşmaya çalışmıştım. doğrusunu söylemek gerekirse konser berbattı ve yaşadığım memnuniyet bittiği içindi.

sinemadaydım, tam yanıma bir kadın oturdu. ben: bir koltuğu boş bırakmanız gerekiyor. tam yanımdaki kadın: boş bırakılması gereken koltuğa siz oturmuşsunuz. ben: hayır, ben M9'dayım. M9'da mıydım? ben: M9'da mıyım? koltuk numarama baktım. hemen arkamdaki adam da baktı ve gülümsemeye başladı. hemen arkamdaki adam: M6'dasınız. numarayı tersten görüyorsunuz. ben ve tam yanımdaki kadın da gülümsemeye başladık. bunun hiç olmadığını, hiç yaşanmadığını farz etmelerini rica ederek tam yanımdaki kadından özür diledim ve M9'u aramaya koyuldum. N9 ya da her neyse orada oturan kadının kabarık saçları eşliğinde filmin başlamasını bekledim.